Sitemizin hiçbir kişi, kurum yada kuruluş ile bağlantısı bulunmamaktadır. Bağımsız olarak sosyal etkileşim kurabileceğiniz yurtdışı kültür etkinliklerini tartıştığımız forum sitesidir.

El vermiş ne demek ?

Sinan

New member
Selam dostlar! “El vermiş” deyince içimde niye bir sıcaklık, bir çağrı uyanıyor?

Bazen bir söz, sadece anlamıyla değil taşıdığı kültürle de kalbimize dokunur. “El vermiş” öyle sözlerden. Çocukken büyüklerden duyardım: “Şartlar el verirse…”, “Usta bu işe el vermiş”, “Yol el verdiği kadar”… Kulağımıza sade gelir ama arkasında işleyen koskoca bir anlam makinesi vardır. Bu başlıkta, “el vermiş”in köklerini, bugünkü yansımalarını ve yarına dair ipuçlarını birlikte konuşalım istiyorum. Hem stratejik-çözüm odaklı gözle, hem empati ve toplumsal bağlar merceğiyle; çünkü bu iki bakış bir araya gelince kelimeler yalnız sözlükten değil, hayattan da anlam kazanıyor.

Önce tanım: “El vermiş” ne demek?

Gündelik Türkçede “el vermiş” iki ana damardan beslenir:

1. Uygunluk/olanak: “Koşullar el verirse geliriz”, “Bütçe el vermedi.” Burada “el”, imkânın eli; uzanıyor ya da çekiliyor.

2. Ustalık/aktarım: “Usta bu işe el vermiş” ya da “Şu çırak el aldı.” Zanaatte, sanatta, hatta manevî geleneklerde “el”, yetkinliğin devri, terbiyenin ve güvenin işareti.

Yani “el vermiş” hem dış koşulların müsaitliğini, hem de içten dışa taşan bir yeterlik/izin/teyit hâlini anlatır. Bir kapının kolu “el veriyorsa” döner; dönmüyorsa kapı kapalıdır.

Köken izi: Elden ele geçen bilgi, yeminden doğan izin

“El” Türkçede sadece organ değil; otorite, kudret, bağ anlamlarını da taşır. Eski zanaatkârlık dünyasında “el vermek”, usta ile çırağın arasında görülmeyen bir sözleşmeydi: emeğin ahlâkı, işin sırları, mesleğin onuru elden ele geçerdi. Alevî-Bektaşî geleneğinde “el alma”, topluluğa kabul ve terbiye yolculuğunun önemli bir durağıdır; “el” burada izin ve sorumluluk anlamlarıyla parlar. “El vermiş” dediğimizde, bazen imkân açılmıştır, bazen de insan el’iyle emanet almıştır.

Bugün nerede karşımıza çıkıyor? Gündelik hayattan mikro örnekler

- İş ve proje yönetimi: “Takvim el verirse sprint’i öne çekeriz.” Demek ki takvim, kaynak ve risk üçgeni izin verirse yapacağız.

- Aile ve bakım: “Koşullar el verirse yaşlıyı evde bakarız.” İmkân sadece para değil; zaman, destek ağı ve duygusal kapasite.

- Kariyer ve usta-çıraklık: “Şu ekipte mentorluk kültürü el veriyor.” Yani bilgi saklanmıyor; aktarılıyor.

- Toplumsal alan: “Mahallenin dokusu ortak etkinliğe el verdi.” Güven, mekân, gönüllülük… Hepsi bir arada.

“El vermiş”i duyduğunuzda kulak kabartın; çoğu zaman arka planda bir uygunluk denetimi ile bir etik teyit birlikte çalışıyordur.

Strateji ve empati aynı masada: İki tarzı harmanlamak

Forumlarda sık gördüğümüz iki düşünme hattını bu kavram üzerinde buluşturalım—bunlar kalıplaşmış cinsiyet rolleri değil, düşünme stilleri:

- Stratejik/çözüm odaklı bakış (çoğu erkek arkadaşımızın benimsediği tarz): “El verir mi?” sorusunu KPI’lara çevirir: bütçe, kapasite, risk, zaman. Yol haritaları, alternatif planlar, kaynak matrisi… Bu bakış, “el”i ölçer, ölçekler, optimize eder.

- Empati ve toplumsal bağ odaklı bakış (çoğu kadın arkadaşımızın güçlendirdiği taraf): “El verir mi?”yi insanların iyilik hâli, adalet, kapsayıcılık üzerinden okur. Kim dışarıda kalıyor? Kimden onay aldık? Komşuluk hukuku ne diyor? Bu bakış, “el”i güven ve aidiyet terazisine koyar.

Birlikte çalışınca sihir olur: Strateji, empatiyle kök salar; empati, stratejiyle kanatlanır. Proje hem yürür hem yaşatır.

Beklenmedik bağlantılar: Tasarımdan yapay zekâya “el”in izi

- Tasarım ve kullanılabilirlik: Don Norman’ın “affordance” dediği şey bizde gündelikçe “el veriyor mu?” diye sorulur. Bir düğme basmaya, bir kapı itmeye el veriyor mu? Arayüz tasarımında “el veren” mikro etkileşimler—net ikonlar, yeterli kontrast, yalın akış—insanı yormaz.

- Açık kaynak ve topluluklar: Bir repo “katkıya el veriyorsa”, readme nettir, issue’lar etiketlidir, contributor’lara yol açılır. “El vermeyen” projede ise bilgi kapalıdır; topluluk yetişmez.

- Yapay zekâ ve otomasyon: Bir iş akışına yapay zekâ eklemek “verim el verir mi?” sorusunu doğurur: veri mahremiyeti, önyargı, açıklanabilirlik… Sadece hız yetmez; etik de el vermeli.

- Ekoloji ve şehircilik: “Toprak el veriyor mu?” Tarımsal üretimde su dengesi, biyoçeşitlilik; şehirde ise parklar, yaya yolları, toplu taşıma. Bir mahallenin yaşam kalitesi “el veren” bağlantılarla artar.

Dilsel katman: Deyim, metafor, zihinsel model

“El vermek” bir deyimden fazlası; zihnimizde bir metafor motoru. İzin ve imkân uzanan bir el gibi hayal edilir. Bu, karar verirken kullandığımız gayriresmî ama güçlü bir çerçeve:

- “Şirket kültürü el verir mi?” = Yazılı olmayan kurallar buna müsaade ediyor mu?

- “Vicdan el veriyor mu?” = Etik pusula ne söylüyor?

- “Beden el veriyor mu?” = Enerjim, sağlığım buna uygun mu?

Bu katmanları aynı anda dinleyince, tek bir “evet/hayır” yerine çok boyutlu bir yanıt çıkar.

Bugüne dair: Kısıtların çağında imkân kurma sanatı

Zamanımızın ortak deneyimi kısıt: ekonomik daralma, bilgi kalabalığı, dikkat kıtlığı. Böyle bir çağda “el vermiş” demek, kaynak sihirbazlığı demektir.

- Mikro fonlarla topluluk projesi başlatmak,

- Kurum içinde “gölgeleme/mentorluk” saatleri açmak,

- Eş zamanlı yerine ardışık planla iş yükünü akıtmak…

Hepsi “el vermeyen”i “el verir” hâle getirmenin yolları.

Yarınlara bakış: Kurumsal “el”den kolektif “el”e

Gelecek, tek bir güçlü el yerine birbirine uzanan çoklu ellerin dünyası gibi görünüyor:

- Platform işbirlikleri: Şirketler arası veri temiz odaları—rekabeti korurken ortak faydaya “el veren” protokoller.

- Öğrenmede mikro-sertifikalar: Usta-çırak modelinin dijital versiyonu. “El verme” artık çevrimiçi stüdyolarda, topluluk dersliklerinde.

- Döngüsel tasarım: Ürünler sökülmeye, tamire “el vererek” tasarlanıyor. Vidalar görünür, parçalar standart.

“El vermiş”in geleceği, kapatmak yerine açmak fiilinde yatıyor.

Uygulamalı mini rehber: “El veriyor mu?” sorusunu nasıl çalıştırırız?

1. Amaçları netleştir: “Neyi başarmak istiyoruz?” (strateji)

2. Paydaşları dinle: “Kime dokunuyor?” (empati)

3. Kısıtları yaz: Zaman, bütçe, beceri, hukuk, etik.

4. Kaldıraçları bul: Küçük değişiklikle büyük etki nerede?

5. Pilotla dene: “Küçükten başla, hızla öğren.”

6. Geri bildirim al: Topluluk “el verdi” mi?

7. Yaygınlaştır ve kayda geçir: “El verme”yi kurumsallaştır.

Forumdaşlara sorular: Hep birlikte el verelim mi?

- Sizin hayatınızda “el vermiş” dediğiniz en kritik an neydi—koşullar nasıl birden açıldı?

- İş yerinizde ya da toplulukta “el vermeyen”i “el verir” yapan hangi küçük dokunuşlar işe yaradı?

- Usta-çırak geleneğinden hâlâ ne öğrenebiliriz? Dijital mentorlukta hangi ritüeller “el alma” hissini yaşatıyor?

- Bir projenin etik boyutunu test ederken “vicdan el veriyor mu?” sorusuna nasıl cevap arıyorsunuz?

- Tasarım yapan arkadaşlar: Arayüzünüz “el verir” mi? Nerede tıkanıyor?

Kapanış: Elin hikmeti, elin bereketi

“El vermiş” dediğimizde sadece müsaitliği değil, emaneti de çağırıyoruz. Bir işe el vermek, başkasının elini tutmak, yetkiyi ve bilgiyi devretmek… Hepsi aynı nehrin kolları. Stratejik akıl bize yol çizer, empatik kalp köprü kurar. İkisi birleşince, söz sadece sözlükte değil, hayatta da ışık olur. Hadi gelin, bu başlıkta birbirimize el verelim: deneyimi, hatayı, sezgiyi ve veriyi paylaşalım ki, yarın dönüp baktığımızda “İyi ki el vermişiz” diyebilelim.
 
Üst