“Gıda piramitlerine su eklenmiyor. Güya ‘kesin’ içiliyormuş üzere kabul ediliyor. halbuki su fazlaca değerli bir gıdadır” diyen Biyokimya ve Anti-Aging Uzmanı Dr. Ayşegül Çoruhlu, gereğince su tüketmemenin bizi birfazlaca hastalığa yatkın hale getirdiğine dikkat çekti.
Bedenimizin yüzde 70’inin sudan oluştuğunu düşündüğümüzde bu içeceğin bizim için ne kadar değerli olduğunu daha güzel anlayabiliriz. Suyun beden ısısını dengelemekten hücrelere oksijen taşınmasına, cildi tazelemekten eklemleri ve organları müdafaaya kadar biroldukça işlevi var. Pekala günde ne kadar su tüketmeliyiz? Su içmek için susamayı mı beklemeliyiz? Az tüketirsek ne üzere meseleler yaşarız? İşte Biyokimya ve Anti-Aging Uzmanı Dr. Ayşegül Çoruhlu’nun yanıtları…
Ayşegül Çoruhlu
Hangi meseleler yaşanabilir?
Terle, idrarla, nefes buharıyla ve dışkıyla her gün su kaybederiz. Bu ölçü kesinlikle yerine konulmalıdır. Susuzluk, daha fazla sıvıya gereksiniminiz olduğunun en düzgün göstergesi değildir. Susarsanız, bu susuz kaldığınız manasına gelir. Suyu bağırsaktan içeri alma ve suyu bedenden atma içinde bir istikrar kelam konusudur. Su istikrarı için bedenimizde ‘reseptörler’ vardır. Reseptörler bir cins anten olarak bedendeki suyun durumunu ölçerler. İki durumda bu reseptörler devreye girer. Ya su kaybederiz (aşırı terleme, kusma, ishal ve kan kaybı ile su kaybı gibi) ya da kanın ortasında olması gereken unsurlar azalmıştır (sodyum üzere. Tuzun (NaCl) bedende su tuttuğunu hepimiz biliriz.) Az su içersek iki hormon devreye girer; biri vazopresin biri angiotensindir. Bu ikisi suyu tutmak için gereken her şeyi yapar…
Yani,
– İdrarı azaltırlar.
– İdrarla atılan sodyumu azaltırlar.
– Terlemeyi azaltırlar.
– Damarları daraltırlar.
Bu durum da tansiyonu yükselterek bedenin su kaybına takviye olmaya çalışır.
Neler yapmalıyız?
– Susama hissi daha sonra devreye girdiği için su içmek için susamayı beklemeyi bırakacağız…
– Genel olarak günde en az 8 bardak su tüketeceğiz. Litre hesabına gerek olmadan güne yayarak içeceğiz.
– İdrarımız koyu, kokulu ve ölçüsü az ise daha fazlaca içeceğiz. n Terimiz, ağız kokumuz var ise daha fazlaca içeceğiz.
– Baş ağrısı ve kas kramplarımız var ise daha epey içeceğiz. n Suyu tek içemiyorsak nane, limon, tarçın ekleyip, aromalandırarak içilebilir hale getirmeye çalışacağız.
Susadığımızı niye geç anlarız?
Su içmemekle ilgili meselemizi oluşturan şey şu;
– Susuz kaldığımızda vazopresin (su tutan hormon diyelim) erken devreye giriyor.
– Ancak; susama hissi tüm bunlardan daha sonra devreye girer. İşte çoğumuzun sorunu budur.
Hidrasyon yetersizliği başladığı an ile bunun susama hissi olarak devreye girdiği an içinde zamansal bir gecikme var. Yani hem su tutma hormonları etkin, yukarda sayılan işlere başlamışlar, birebir vakitte siz daha susamamışsınız. Yapılan çalışmalar birçok kişinin bu orta devrede yaşadığını gösterir. Bu oran popülasyonda yüzde 50’lere varabilir.
Pekala bu durumda ne olur?
İdrar azalır ve koyu renk olur. Ter azalır, az terleriz. Tükürük azalır, ağzımız kurur, kokar. Tansiyon artar. Cildimiz kurur. Kendimizi yorgun hissederiz. Daha değerlisi şayet su tutma hormonu vasopresin arttıysa bunun yandaşı gerilim hormonu kortizol de artar. Olağan zira beden su kaybı ile ‘stres’ düğmesine basar. İşin içine kortizol girdi mi; kıssa, diyabetten kiloya, kalp hastalığından böbrek hastalığına, enfeksiyonlara yatkınlıktan süratli yaşlanmaya kadar sarfiyat.
Okumaya devam et...
Bedenimizin yüzde 70’inin sudan oluştuğunu düşündüğümüzde bu içeceğin bizim için ne kadar değerli olduğunu daha güzel anlayabiliriz. Suyun beden ısısını dengelemekten hücrelere oksijen taşınmasına, cildi tazelemekten eklemleri ve organları müdafaaya kadar biroldukça işlevi var. Pekala günde ne kadar su tüketmeliyiz? Su içmek için susamayı mı beklemeliyiz? Az tüketirsek ne üzere meseleler yaşarız? İşte Biyokimya ve Anti-Aging Uzmanı Dr. Ayşegül Çoruhlu’nun yanıtları…
Ayşegül Çoruhlu
Hangi meseleler yaşanabilir?
Terle, idrarla, nefes buharıyla ve dışkıyla her gün su kaybederiz. Bu ölçü kesinlikle yerine konulmalıdır. Susuzluk, daha fazla sıvıya gereksiniminiz olduğunun en düzgün göstergesi değildir. Susarsanız, bu susuz kaldığınız manasına gelir. Suyu bağırsaktan içeri alma ve suyu bedenden atma içinde bir istikrar kelam konusudur. Su istikrarı için bedenimizde ‘reseptörler’ vardır. Reseptörler bir cins anten olarak bedendeki suyun durumunu ölçerler. İki durumda bu reseptörler devreye girer. Ya su kaybederiz (aşırı terleme, kusma, ishal ve kan kaybı ile su kaybı gibi) ya da kanın ortasında olması gereken unsurlar azalmıştır (sodyum üzere. Tuzun (NaCl) bedende su tuttuğunu hepimiz biliriz.) Az su içersek iki hormon devreye girer; biri vazopresin biri angiotensindir. Bu ikisi suyu tutmak için gereken her şeyi yapar…
Yani,
– İdrarı azaltırlar.
– İdrarla atılan sodyumu azaltırlar.
– Terlemeyi azaltırlar.
– Damarları daraltırlar.
Bu durum da tansiyonu yükselterek bedenin su kaybına takviye olmaya çalışır.
Neler yapmalıyız?
– Susama hissi daha sonra devreye girdiği için su içmek için susamayı beklemeyi bırakacağız…
– Genel olarak günde en az 8 bardak su tüketeceğiz. Litre hesabına gerek olmadan güne yayarak içeceğiz.
– İdrarımız koyu, kokulu ve ölçüsü az ise daha fazlaca içeceğiz. n Terimiz, ağız kokumuz var ise daha fazlaca içeceğiz.
– Baş ağrısı ve kas kramplarımız var ise daha epey içeceğiz. n Suyu tek içemiyorsak nane, limon, tarçın ekleyip, aromalandırarak içilebilir hale getirmeye çalışacağız.
Susadığımızı niye geç anlarız?
Su içmemekle ilgili meselemizi oluşturan şey şu;
– Susuz kaldığımızda vazopresin (su tutan hormon diyelim) erken devreye giriyor.
– Ancak; susama hissi tüm bunlardan daha sonra devreye girer. İşte çoğumuzun sorunu budur.
Hidrasyon yetersizliği başladığı an ile bunun susama hissi olarak devreye girdiği an içinde zamansal bir gecikme var. Yani hem su tutma hormonları etkin, yukarda sayılan işlere başlamışlar, birebir vakitte siz daha susamamışsınız. Yapılan çalışmalar birçok kişinin bu orta devrede yaşadığını gösterir. Bu oran popülasyonda yüzde 50’lere varabilir.
Pekala bu durumda ne olur?
İdrar azalır ve koyu renk olur. Ter azalır, az terleriz. Tükürük azalır, ağzımız kurur, kokar. Tansiyon artar. Cildimiz kurur. Kendimizi yorgun hissederiz. Daha değerlisi şayet su tutma hormonu vasopresin arttıysa bunun yandaşı gerilim hormonu kortizol de artar. Olağan zira beden su kaybı ile ‘stres’ düğmesine basar. İşin içine kortizol girdi mi; kıssa, diyabetten kiloya, kalp hastalığından böbrek hastalığına, enfeksiyonlara yatkınlıktan süratli yaşlanmaya kadar sarfiyat.
Okumaya devam et...